Saçmalığın İki Kavramı

hayat üzerine bir iki şey

Pazartesi, Eylül 17, 2007

gezegen dünya uzakta

gündüzlerin değeri biline dursun (ya da değeri yüceltile dursun), geceleri kimse iplemez. geceleri unutturmaya çalışıyorlar, tuhaf bir biçimde yaşamamızı engelliyorlar. ince ve yeni bir iktidar biçimi... oysa gece ne kadar kendi halinde.

her halde speed kullanan birisi olsaydım tam anlamıyla yaşayabilirdim geceyi (suratım tanınmaz hale gelebilirdi, gerçekten "bir rüya için ağıt" dökmeye gerek yok). ama gece genellikle gün ışığının yorgunluğunu tadıyor şu yıldızlar. gündüzleri uyusam sadece geceleri yaşasam... amma ve lakin bir süre sonra eski haline getiriyorlar adamı. okula git, şunu yap, buraya uğra...

geceleri bütün ulaşım araçları da uyuyor, uyutuyorlar. geceleri çıkmayalım diye. yürümeye kalksan köpekler kovalayacak (belediye diziyor onları, hatta onlara insan etinin güzel olduğu fikrini aşılamış). oysa gece ne kadar kendi halinde.

soruyorum kendime, herkes gece yaşasaydı o zaman gün ışığının yorgunluğundan ay ışığının yorgunluğuna mı sürüklenirdik. mmm... boşver. herşey böyle devam etsin. kimse bozmasın yaşantısını ki sakin olsun kaldırımlar.

ne demiş billy corgan: days are much too bright, we only come out at nights.

ne boş bir yazı

Çarşamba, Eylül 05, 2007

eksik-yanlış-yorgun...

ne yazabiliyorum ne okuyorum; o görevi diğer parçaya devrettim sanırım; hele bi geçsin tezden... yaz sonu yorgunluğu, evde oturmanın yorgunluğu, 3 günlük tatilin yorgunluğu; neyse ki hala kalp kırabiliyorum, dilim bi karış; bi yerlerden sızıyor hala kan: hayattayım! demek ki yol değiştirirken beklenen radikal değişime bünye o kadar da hazır değilmiş, diyorum...

yeni bir döneme yeni evde girerken eski ankarada, eski alışkanlıklardan bi türlü kopamamanın kızgınlığını taşıyorum içimde. kafamı bi türlü rahatlatamamanın, sürekli bi şeyleri yanlış yaptığımı düşünmenin...