beni öp, sonra doğur beni..
aynada kendinizi gördüğünüzde ansızın, şaşırır mısınız? kafanızı çevirip kendinizi görünce arkası sırlı camda; ne yaparsınız? kimdir bu; ne zaman ve nasıl buraya geldi? dönüp dolaşıp karşıma çıkması, neyin ifadesi? en son ne zaman bu kadar şaşırmıştım; 6 ya da 4 yıl önce; aynı şaşkınlıkla dilip çözülmüştü; aynı çözülmeyle dağılmıştım; anlamıştım bir kere, ben muhtacım ateşlere; e o ateş beni yaktığı zaman geriye ne kalacak; küller cebimi dolduracak mı; küller karnımı doyuracak mı; küller beni şaşırtacak mı; beni ne şaşırtabilir; belki bir benzerim; ve ancak bir benzerim beni yok edebilir; çünkü iki yanlış bir doğru etmez; iki karpuz bir koltuğa sığmaz, aynı suda iki kere yıkanılmaz ve diğer benzeri aforizmalar... metaforik bir yaşamdan kurtulmam gerek; sesszi ve sakin bir hayat arzuluyorum. savaşlardan ve anlamsızlıktan yoruldum. anlam beni yaralıyor her gün.
sonra ne mi olmuş? "onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. gel gelelim güzel kadının her dokunuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. içten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarına yığılmış, ölmüş."
öldürme beni ne olur, önce öp; sonra doğur beni.
"hiç birşeyim yok, akıp giden sokaktan başka."