Saçmalığın İki Kavramı

hayat üzerine bir iki şey

Cuma, Mart 14, 2008

Gurbette de hiç kimseyiz...

Uzun zamandır düşünüyordum "Saçmalığın iki kavramı" isimli güzide blogumuzun adresinin neden "we are no one" olduğunu açıklamayı, neyse şimdiye kısmet olmuş. gurbet ellerdeyim ve bambaşka insanlarla bambaşka diyaloglar kuruyorum (disconnectus bey bugün şahit oldu telefon ile).

Bu blog projesinin başlaması oldukça saçma sapan olduğu için bunu atlayıp bu ismin kökenine geçeceğim. Aslında formatımıza da epey uygun bir hikayeydi. Acaba birkaç cümle attırsam mı ortaya? Tabi, gerekiyor...

Günlerden bir gün (yaklaşık iki-üç yıl önce) bilgisayar başında oturuyordum ve güzel bir blog adresi alayım dedim, çünkü yazdığım diğer gizli blog'un konsepti oldukça kişiseldi; daha bir toplumsal olma çabamdan dolayı taze bir nefes lazım idi. Bu noktada tabi ki devreye "disconnectus erectus" girer. Çünkü erek (?) içerisinde "toplumsal" gibi bir kavram var.

Hepimizin başına gelir; yepyeni bir site açılır, biz de bir bok varmış gibi atlarız ve hemen üye oluruz, hesap açarız, avatarlar seçeriz falan feşmekan. Tabiki bu tür yaşanmışlıkların sancılı iki tarafı vardır: ikincisi, şu resimlerdeki harfleri yazmaktır (evet kim okuyabiliyorsa artık). Birincisi ise tabi ki mahlas bulmak (ki hep aynısını kullananlar için sorun yok, örn: ŞeYtanRıDvAn65) ve adres uzantı belirlemek. Bende bu sancılı noktaya geldiğimde, hemen zaman kazanmak için mutfağa gidip bir kahve doldurdum. Bir iki dilim diyet bisküvi yi ağzıma atıp dünyanın en iyi orta halli kahvesiyle yumuşattım. Kafamda hala aynı soru vardı "adres ne olacak? böyle mi olacaktı?". Masabaşında bu iş beni bekliyor, saniyeler geçiyor, mutfakta oyalanmaktan sıkılıyorum. Bir müzik dinleyim, ne dinleyim falan filan... sonunda o enfes "Múm"un enfes parçası "green grass of the tunnel" hoparlörlerden tınlamaya başladı. O anda çizgi filmlere has olan ampül belirdi hemen kafamın üstünde. "Sonunda, hiç kimseyiz!"... "Finally we are no one". İşte mükemmel bir isim, internet çöplüğündeki yerimizi oldukça güzel belirtiyor. Bir hışımla "finallywearenoone" gibi bir isim girdim. bırrrr, çok mu uzun oldu yoksa? hmmm humm umm errr (ingilizler gibi yani). kafamın üzerinde bu kez ekonomik bir ampül belirdi (florasan gibi - diskötek tarafından yönetilen çizgi filmlere has bir özelliktir bu); "Wearenoone"! ilk anda bir bluğ çağı çığlığı gibi geldi, portishead kasetlerini çürüttüğüm günler gözümün önünde geçti. neyse dedim, bu ismin nereden geldiğini açıklarım da rahatlarım dedim ve bir mouse kliki ile bütün bir serüven başladı (uff ne iddialı).

Galiba biraz geç gelen bir açıklama oldu, neyse işte.

Sonunda hiç kimseyiz; "yaşasın!" mı yoksa "kahretsin!" mi demeliyiz?