Saçmalığın İki Kavramı

hayat üzerine bir iki şey

Salı, Nisan 22, 2008

Şutlu saatler...

İlkokulda monolog yapmıştım bi bayramda, 23 nisan olması kuvvetle muhtemel... Adı şut ve gol'dü; tam detayları hatırlamıyorum ama küçük bir çocuğun futbolla iligili bi macerasıydı! Bir edebi tür olarak monolog nedir-ne değildir diye o günden beri bir daha aklıma hiçbir şey gelmedi-burada da onun açıklamasına giremeyeceğim zaten; bir tür stand-up show'du; '90ların başı için ilerici bir hareketti diyebiliriz-10 kıta istikal marşı, okul korosu vb. atraksiyonlara sokulduktan sonra bir o eksik kalmıştı zaten...

Şimdi bunları niye anlatıyorum-tabii ki kimseye ve kimsenin mutlu saatlerine müdahale etmemek için. Küçüklükten beridir futbolla bir bağımız vardı; babamın görevli olduğu maçlara erkenden gider filelerin takılmasını, çizgilerin çilimesini falan izlerdim-ama bunları diğer tarafta anlatmam daha doğru. Zaten herşey çocukluktan...

Şuta geleceğim tekrar; haftasonu atılan iki şut bizi mutlu etti Pendik'te, gittik geldik işte... Her ne kadar benim attığım şutlar yerini bulmasa da başkalarının şutlarıyla mutlu olmaya çalıştığımı söylemiştim; attığımız şutların malum çizgiyi geçmemesi münasebetiyle tribünlerin hararetli tepkilerine boyun büken hayalkırıklığı yaratmış transfer edasıyla kenar yönetime değişiklik talebinde bulunuyorum. Çıkar beni hoca; al beni dışarı... Hayalkırıklığı şapkamda bir tüy olmuş zaten.

Kışın yoğunlaşıp sertleşip içimizde yumru olan, yazın -Çukurova asfaltları gibi- eriyip gevşeyip tüm vücudumu saran bu katrankara dert için ne kadar yol gidip, ne kadar şuta boğaz patlatacağım ne kadar çizgi geçip ne kadar kaçacağım bilemiyorum. Daha ne kadar yorulmak bana geçmişi unutturur; ya da kaç gün sesi kısık kesmek söylenen sözlerin acısını susturur... Coğrafya kitaplarında, bu mevsimsel katrankaralık durumları için herhangi bir açıklama yapılmıyor ya da Milli Tarih kitapları bu savaşımla ilgili yol gösterecek bilgiler vermekten uzak. AnaBritannica bu maddeye yer vermemiş; UN kurumları ise hangi yılı bu konuya adayacak bilinmez...

Tekmeye kafa uzatmak, pres yapmak, çapraz koşularla alan açmak ve fair-play ruhu yetmiyor puan almaya; şut ve gol gerekiyor, boş kaleye topu yuvarlayabilme basireti gerekiyor...